18 Şubat 2008 Pazartesi

zaman makinesi


oturma odasında ki pencerenin önündeyim. kırmızı koltuğuma uzandım. kahvaltıdan sonra bi yandan annemle sohbet edip, bi yandan da blog blog geziyorum. teyzem arıyor sinirlerimi bozuyor, yine durmadan bişeyler istemeye devam ediyor. sabrımın sınırlarını zorlasada telefonu kapattıktan sonra hiç bişey olmamış gibi şu anda ki yazıma devam ediyorum.

neyse nerde kalmıştık, evet miskinliğin tadını çıkartırcasına beni dellendirecek her türlü zıkkıma inat eşşekler gibi yatıyorum. işle ilgili tek birşey bile duymak görmek istemiyorum sırf bu yüzden outlook'umu bile açmıyorum. bol bol kitap okuyup, puzzle yapıp, yazı yazarak bu süreçte yorgun ve yıpranmış ruhumu tedavi etmek istiyorum.

dışarda kartopu oynayan çocukları izliyorum. ben çocukkende kardan nefret ederdim, hiç bi zaman kartopu oynamak zevkli gelmedi ve hiç bir kardan adamla aramda duygusal bağ olmadı. çocukluk arkadaşım pititim (onu çok özledim ama az kaldı istanbul'a dönmesine) daha yaz ortasında başlardı "kışın kar yağsada,,, okullar tatil olsada,,, kartopu oynasakta,, kardan adam yapsak,,," diye hayaller kurmaya. en son iki kış önce okulu tatil olduğunda istanbula gelmişti. o kış ta çok kar yağmıştı bizdeydik o gece. bizim pititi dayanamayıp gecenin bi yarısı tutturmuştu yine illede "kartopu kardan adam" diye, e babamında ondan kalır bi yanı olmadığı için peşlerine takılıp çıktık dışarı. o gece hernekadar karla oynaşmayı sevmesemde yerlere yatıp kendimizi aşşağı doğru yuvarlayarak debelenmemiz çok eğlenceliydi. babamla birlikte kocaman bir kardan adam yaptılar. sonra babamın atölyesine indik, atölyede kocaman bir talaş sobası vardı onu yakıp etrafında ısındık, annem çay demleyip getirdi. gece yarısını çoktan geçmiş saat 02 civarıydı. pititim bi kaç gün sonra ankaraya dönecekti. babamda gitmeden önce ona bi hediye vermek için makinelerini çalıştırdı, güzel bi şamdan yaptı bizde her zaman olduğu gibi babamı ve zanaatını hayranlıkla izlemiştik..... yorgunlukla eve gidip camdan, dışardaki kardan adamı izlemiştik....

velhasıl, şimdi pencereden kar topu oynayan çocukları izlerken o gece geldi aklıma, nasılda özletim pititimi, bu sene son senesi, dostluğumuzun yirmiküsür yılını bitirdik, şimdi ankarada son senesi, yine çocukluğumuza kaldığımız yerden devam etmek için onu bekliyorum...

ayyyyy ay yine daldım eskilere. zaman kendini yenilemeye devam ediyor işte... kimbilir belki yarın bu günden daha kötü olucak. bilemiyorum. yada daha güzel.

ahaaaa!!!!

aklıma ne geldi, kendi kendime bi zaman makinesi oyunu uyduruverdim ahanda şimdik;

bu yazıya istinaden bir ay sonra bu gün ki haleti ruhuyemi değerlendirip bi karşılaştırma yapıcam. ne değişecek bakalım hayatımda bir ay kadar kısa bi zamanda, ne sürprizler, ne yıkıntılar, ne başlangıçlar, ne bitişler? bu oyuna hepiniz davetlisiniz. sizlerde geçmiş yazılarınıza bakarak bir veya iki ay önceki yazılarınızla bu günkü şartlarınızı bi kıyaslayın bakalım neler olmuş zaman makinemizde?

2 yorum:

almina dedi ki...

Ikımız de çocukluk yıllarımızla hem dem olmuşuz bugün.Nasıl oluyor bu ya?
Ben de miskinlik yapıyorum bu ara.Kar tatilindeyiz biz:)
Zaman makinesi fikri hoşuma gitti.Ben de deniim bakiim.
Sana yazarken yüzümde bi tebessüm oluşuyor.Kırk yıllık dosta yazar gibi oluyorum.Sevgiler...

H2o dedi ki...

*almina, tamda "Sana yazarken yüzümde bi tebessüm oluşuyor." satırını okurken benimde yüzümde bir tebssüm oluştuğunu farkettim, birde senin yorumunu okumadan az önce bende senin son yazını okuyordum, çocukluk kahramanlarından bahsetmişsin, okurken bende dedimki, "bu gün bende çocukluğumdan bahsettim nasıl oluyor bu tesadüf" diye düşündüm ki sende aynı şeyi düşünmüşsün, aramızda bizi birbirimize ispiyonlayan çocukluğumuzdan kalma kahramanlar var galiba:))...
benden de sevgiler hocam...

Aşk Herşeyi Affeder mi?